27 Kasım 2013 Çarşamba

MISIR’IN DÖRDÜNCÜ PİRAMİDİ




Mısır’ın Dakhaliye Eyaleti’nin yakınlarında, sazdan evlerden oluşan Tammay el Zahayrah Köyü’nde doğdu. Babası imam, annesi ev kadınıydı. Üçüncü ve son çocuktu. Babası, yıllarca kendi köyünde ve komşu köylerde ilahi ve kasideler okuyarak ek gelir sağladı. O ise ilk müzik eğitimine başladığında henüz beş yaşındaydı. Babası onu müzikle tanıştıran ilk hocasıydı. Babasıyla yakın köylere ve özellikle Ramazan gecelerine katılarak ilahiler, kasideler ve Kuran okurdu. Bu meclislerde kız çocuklarının şarkı söylemeleri günah kabul edildiğinden kendisine erkek giysileri giydirilirdi. Öyle etkileyici bir sesi vardı ki; namı bütün Delta’da yayılmaya başladı. Ailesi, sesini beğenenlerin ısrarıyla Kahire’ye taşındı. Burada müzik eğitimi aldı ve küçük fakir dünyasından çıkarak zengin mahallelerdeki evlerde şarkılar söyledi. Zamanla aşk şarkıları söylemeye başladı ve konserleri radyodan canlı olarak yayınlandı. Böylece milyonlarca kişilik dinleyici kitlesine ulaştı. Kısa süre içerisinde romantik aşk şarkılarının vazgeçilmez ismi oldu. Mısır'da geniş halk kitlelerine ulaşmak için sinemayı ustalıkla kullandı ve o dönemde bütün Ortadoğu ve Türkiye'de de gösterilen altı filmde başrol oynadı. II. Dünya Savaşı yıllarında sesiyle tüm Ortadoğu’yu etkisi altına aldı. Sesi,  Arap yarımadasında zamanı durdururdu. Şarkı söylediği saatlerde, Arap siyasetçileri susar; hiçbir lider o şarkı söylerken konuşma yapmazdı. Sokaklar boşalır, alışveriş durur, taksi şoförleri birbiriyle çekişmez, Kahire pazarında para geçmez olurdu. Sokak başlarına kurulmuş radyoların etrafında o dinlenirdi. O, buram buram acı kokan sesinin ardına acılarını saklardı. Guatr sorunları yüzünden depresyona girdi ve sahnelere veda etme noktasına geldi. Önce annesini sonra erkek kardeşini kaybetti. Ünü arttıkça Mısır aristokrasisinin içine girmeye ve buradan arkadaşlar edinmeye başladı. Kendisini olduğundan farklı göstermedi. Köylü geçmişini asla unutmadı. Bu doğallığı onun daha çok sevilmesini sağladı. Kral Faruk’un amcalarından biri olan Şerif Sabri Paşa kendisiyle evlenmek istedi; ancak bir Nil köylüsünün kraliyet ailesinden biriyle evlenmesine izin verilmedi. Tıbbi sorunlarına aşk acısı da eklenince bestekar ve udi Mahmut Şerif’le evlendi. Ancak bu evlilik sadece birkaç gün sürdü. Daha sonra Dr. Hasan el Hifnavi ile evlendi ve bu evlilik halk tarafından kabul gördü.

Ülkesinin maddi zararlarını telafi etmek ve Ortadoğu’da yeniden prestij kazanmasını sağlamak için Arap ülkelerinde konserler verdi ve bu konserlerden kazandığı 2.5 milyon sterlini ve mücevherlerini Mısır Hükümeti’ne bağışladı.

1960’lı yıllarda Muammer Kaddafi ve Abdusselam Callud önderliğinde, devrin Libya Kralı İdris es Senusui’yi tahttan indirmek için bir darbe planı yapıldı. Devrimciler 21 Martta yapmayı planladıkları darbe planı için gerekli tüm şartları hazırlamışken son anda çok önemli bir şeyi göz ardı ettiklerini fark ettiler. O gün Bingazi’de O’nun konseri vardı. Tarihe geçen bu konserle planlanan darbe beş ay ertelendi.

Yaş aldıkça sağlık sorunları da yeniden ortaya çıkmaya başladı. Böbrek rahatsızlığına yakalandı ve hastaneye yatmak istemedi. “Hastaneye gidersem öleceğim” dedi. 4 Şubat 1975’te Mısır radyolarından onun için aralıksız Kuran okundu ve kalp yetmezliği nedeniyle vefat ettiği tüm dünyaya duyuruldu. Adı: Ümmü Gülsüm’dü. Doğunun Yıldızı ve Mısır’ın Dördüncü Piramidi olarak tanınırdı. Bütün zamanların en güzel sesli şarkıcısı olarak anıldı. Sesi kadın ve erkek sesi arasında bir ses olarak kabul edildi ve geçen yıllara yenilmedi.  

Bu bulut dolu grili günlerde O düştü aklıma… Sahi, havada bir Ümmü Gülsüm kokusu yok mu?