6 Mart 2013 Çarşamba

SİZİN İLACINIZ KİM?


Hayat kimi zaman, zaman zaman, hatta çoğu zaman sıkıcı, boğucu, çok yorucu, saçmasapan bir yolculuk… Bu saçmasapanlıkta aklı selim kalmayı başarıyor, kahkahalarımızla odaları çınlatıp, huzurla iç geçiriyorsak “ilaç gibi gelenler” sayesindedir. İlaç gibi gelen dost, sevgili, eş, anne, baba, kardeş… “İlaç gibi geldin bana, çok yaşa emi!” derken buluruz kendimizi çoğu zaman… En kötü, en çaresiz hissettiğimiz anlarda, gözyaşlarımız akmasın diye boğazımız düğüm düğümlendiğinde bir kapsül dost sohbeti, bir kaşık sevgili şefkati şifamız olur. Ağlarken gülmeye başlar, tünelin ucundaki ışığı görüveririz birden. Yan etkisiz, prospektüssüz, reçetesiz ilaçlardır onlar. Passiflora etkisi yapar, içimizdeki fırtınayı yatıştırıp mışıl mışıl uyumamıza yardımcı olurlar. Biliriz ki ecza dolabımızda hazır olarak beklemektedirler bizi; bir telefonumuz yeter. “İyi değilim” dememize fırsat vermeden “sesin kötü geliyor” derler. Sessizliğimize de ortak olmayı bilirler; saatler süren anlamsız konuşmalarımıza da… Ve hep en çok sevdiklerimizdir onlar.

“İlaç gibi gelenler” olmasa çekilir mi şu hayat!