13 Temmuz 2012 Cuma

ÇIRILÇIPLAKLAR


İşsizlik canınıza takettiğinde, umutsuzluk bataklığına tamamen gömülmüşken ve çalacak kapınız artık kalmamışken çırılçıplak soyunmayı göze alabilir misiniz? South Yorkshire’da yaşayan bir grup işsiz erkek… Yapabildikleri tek şey her gün İş Bulma Kurumu’na gidip akşamları elleri boş evlerinin yolunu tutmak… Parasızlık yüzünden çocuğunun velayetini kaybetmek üzere olan Gary (Gaz), karısının artık kendisini çekici bulmadığını düşünen David (Dave), intihar etmek üzereyken son anda kurtarılan Lomper, altı aydır işsiz olduğu halde karısına hiçbir şey belli etmeden standartlarını korumaya çalışan ve borçları giderek büyüyen Gerald… Her biri işsiz ve umutsuz dört “sıradan” erkek… Ve bu dört erkeğin hayatı Gary’nin aklına gelen bir fikirle bir anda yön değiştirir. İçinde bulundukları durumdan kurtulmak için yapabilecekleri tek şey kalmıştır; STRİPTİZ… Yaptıkları ön elemelerle iki kişiyi daha aralarına alırlar ve altı umutsuz erkekten oluşan ekip provalara başlar.  Şişman, zayıf, uzun, kısa, çelimsiz vücutlarıyla, yapacakları gösteri için günlerce çalışırlar. Artık bir amaçları vardır… Onları hayata bağlayan bir umut… bir ışık… Fakat diğer striptizcilerden farklı olmaları gerekmektedir; farklı olmak ise cesaret ister. Kaybedecek birşeyin kalmadığında cesur olmak daha kolaydır. Kaybetmişliğin ve umutsuzluğun cesaretidir onlardaki ve bunun için şovun sonunda üstlerindeki son parçayı da çıkartarak çırılçıplak kalmaya karar verirler. Farklılıkları çırılçıplaklıkları olacaktır. Bütün bu şova hazırlık sürecinde altı erkek sadece fiziksel olarak değil ruhsal olarak da soyunacak, kendi bedenleriyle, benlikleriyle, iç çatışmalarıyla yüzleşecektir.

1997 yapımı The Full Monty İngiliz komedisi olarak nitelendirilen ama benim için bir komediden öte umudun bittiği yerde her zaman bir ışığın olabileceğini ve yaşama içgüdüsünün ne menem bir gücü olduğunu gösteren çarpıcı bir film. Filmin sonunu tabii ki söylemeyeceğim. Yıllar önce İngiltere’de seyrettiğim bu film sıcak havalardan mıdır bilmiyorum düştü birden aklıma ve yine, yeniden ve yeniden seyrettim. Çırılçıplak kalacak kadar cesur olamasak da (umarım bu kadar umutsuz da olmayız) bikini, şort, mini etek, straplez elbise vb. kıyafetlerle çıplaklığa epey yaklaştığımız şu sıcak yaz günlerinde ben derim ki, bu filmi bulun ve seyredin. Seyretme önerilerim; kumsalda güneşlenirken ya da gölgelenirken (bilgisayarınızdan), yazlıkta akşam üzeri serinliğinde (akşam üzeri serinliğine de hasretiz bu aralar gerçi) ya da evde varsa klimanızı açarak yoksa soğuk su doldurduğunuz leğenin içine ayaklarınızı sokup, buz gibi içeceğinizi yudumlayarak… Bu arada filmin müziklerinden olan Hot Chocolate’ın You Sexy Thing parçası bir süre dilinize dolanabilir, bilginize… İyi seyirler…